Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta otuzuncu sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor. Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası’nda bu hafta 12-18 Nisan tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor. İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:
İstanbul’da bu hafta
- Jak İhmalyan
Türkiye sanat tarihi yazınında etnik ya da dini köken bazlı kategorileştirmeler sonucunda gerektiği şekilde anılmayan Jak İhmalyan’ın yüze yakın tablo ve desenini bir araya getiren sergi, ressamın pratiğine kapsamlı bir bakış sunarken eserlerini geniş bir izleyici topluluğuyla buluşturmayı amaçlıyor. Sergi, 1949 yılında politik nedenlerle yurtdışına çıkmak zorunda kalan ancak Abidin Dino, Nâzım Hikmet ve Ara Güler gibi dostları aracılığıyla Türkiye’yle bağını yaşamı boyunca koruyan sanatçının sürgün, hafıza ve resim pratiğine bağlılığıyla şekillenmiş dünyasına davet niteliğinde.
- Uyumlanan Beden
Sergi, aidiyetin yalnızca zihinsel bir inşa değil, aynı zamanda bedensel bir deneyim olduğu fikrinden yola çıkarak bedenin farklı bağlamlar içinde nasıl şekillendiğini, neye evrildiğini ve hangi ilişkiler ağı içinde konumlandığını sorguluyor. Sergi “Aidiyet hissi bedeni ne hale getirir?” sorusunu merkezine alıyor. Küratörlüğünü T. Melis Golar’ın üstlendiği sergide Dilşad Aladağ, Zeynep Beler, Serra Bilgincan, Mustafa Boğa, Dilan Bozer, Yekateryna Grygorenko, Fırat İtmeç, Alix Marie’nin işleri yer alıyor.
- HEPHİÇ / John Armleder
1960’lardaki Fluxus hareketinin paralelinde Cenevre merkezli Groupe Ecart’ın kurucularından olan ve resim, heykel, yerleştirme, performans aracılığıyla sanatın geleneksel sınırlarına meydan okuyan sanatçının Türkiye’deki bu ilk sergisinde ikonik mobilya heykelleri, kâğıt işleri ile sergiye özel olarak ürettiği dökme-yayma resimlerinden oluşan geniş bir seçki bir araya getiriliyor. Serginin başlığı, sanatçının sıklıkla benimsediği esrarengiz yaklaşımına uygun olarak katmanlı bir anlam ve kasıtlı bir belirsizlik taşıyor; estetik değerlerin süreklilik içinde yeniden yorumlanışını, kalıcılığa dair alaycı bir ifadeyi ya da sanatsal fikirlerin döngüsel doğasını aynı zamanda içinde barındırıyor.
- Chicago
John Kander’ın müzikleri, Fred Ebb’in şarkı sözleri ve Fred Ebb ile Bob Fosse’un yazdığı metniyle Broadway’in şu anda en uzun süre sahnelenen müzikali sizlerle!
Bu Avrupa turnesi kapsamında, izleyiciler orijinal Broadway prodüksiyonunu, West End ve Broadway’in en seçkin isimlerinden oluşan olağanüstü bir kadroyla izleme şansı bulacak. Her bir oyuncu, eşsiz yetenekleri ve büyüleyici sahne enerjisiyle Roxie Hart, Velma Kelly, Billy Flynn ve “Chicago” dünyasını oluşturan diğer unutulmaz karakterlere kendi benzersiz yorumlarını katacak.
1920’lerin ışıltılı ve büyüleyici ihtişamına bir yolculuk yapın ve “Chicago”nun uzun zamandır beklenen Avrupa turnesinde suç, tutku ve şöhret dolu büyüleyici bir hikâyeye tanıklık edin. Broadway tarihinin en ikonik prodüksiyonlarından biri olan ve sayısız ödül kazanmış bu müzikal, unutulmaz bir tiyatro deneyimi vaat ediyor. “Chicago”, kendisini terk etmekle tehdit eden sevgilisini öldüren ev hanımı ve gece kulübü dansçısı Roxie Hart’ın hikâyesini anlatıyor. Mahkumiyetten kurtulmak için halkı, medyayı ve hücre arkadaşı Velma Kelly’yi kandıran Roxie, Chicago’nun en kurnaz ceza avukatını tutarak işlediği bu acımasız suçu bugünün magazin manşetlerinden fırlamış gibi duran sansasyonel haberlere dönüştürür.
John Kander, Fred Ebb ve efsanevi koreograf Bob Fosse’un yarattığı “Chicago”, içinde “Razzle Dazzle”, “Cell Block Tango” ve “All That Jazz” gibi unutulmaz şarkıların bulunduğu seksi ve cesur bir müzikale imza atıyor. Altı Tony Ödülü, iki Olivier Ödülü ve bir Grammy kazanan “Chicago”, Broadway ve West End tarihindeki en uzun soluklu Amerikan müzikali unvanına sahip.
- Van Gogh
Tiyatrogerçek, Van Gogh’un portresini sahneye taşıyor. Kaçıranlar ve yeniden izlemek isteyenler için, yoğun ilgi üzerine Van Gogh yeniden sahnede… Van Gogh’un yaşadıklarına, resme başlayışından intiharına kadar geçen süreye atölyesinde çok yakından tanık olmak ister misiniz? “Bir yüzden sevgi çıkarılabilir mi ya da bir yüze sevgi eklenebilir mi?” tiyatrogerçek’ten sevmek ve çalışmak üzerine kurulu bir hayat hikâyesi… Bir portre…
Ankara’da bu hafta
- Ölü’n Bizi Ayırana Dek
Cansu ve Serdar; evlilik hayatı canlarına tak etmiş ve boşanmaya karar vermiş bir çifttir. Boşanmadan bir gece önce, kendilerine düzenlenen bir “kutlama” partisi ardından, sabah uyandıklarında ise birbirlerini sızmış olarak aynı yatakta bulurlar. Bir gece öncesine dair çok az şey hatırlayan Cansu ve Serdar’ı bekleyen asıl sürpriz salondaki kanepede uzanmakta olan cesettir. Ne yapacağını bilemeyen çiftimiz bir yandan “Hangimiz katil?” sorusuna yanıt ararken bir yandan da ilişkilerini, evliliklerini, geçmişlerini, kendilerini bulundukları noktaya taşıyan olayları yeniden değerlendirecek ve karşılarına çıkacak bambaşka sürprizlerle mücadele etmeye çalışacaktır.
- İnsanlığımı Yitirirken
“…inançlarımı ne sana ne bir başkasına ne de tanrıya kabul ettiremezdim. Herkesin aradığı nedeni kendimde bulmam imkansızdı. Beni anlamsızlığa iten şeyin roller olduğunu anladığımda çok geçti…” Yitirilmiş insanlık ve anılar. Osamu Dazai’nin yazdığı romanlardan dünya tiyatrosuna evrilmiş ilk eseridir.
- Sizi Tanıyorum
Kendisiyle sorunları olan bir yazar uzun zamandır psikoloğa gitmektedir ve nihayet teşhisi belli olur: delirmektedir! Tıpkı sizin gibi; kendisinden kaçan ama yine kendisine çarpan herkes kadar… Haklısınız, delirmek çok genel bir kavram; ama delirmeden nasıl akıllı kalabilir ki insan? Bir sabah kendinizle karşılaşsaydınız ne yapardınız? Kendinizle dertleşir miydiniz? Kendinize söver miydiniz, ‘keşke’ mi derdiniz? … Hadi ama doğru söyleyin, kendiniz bir başkası olsaydı, anlaşabilir miydiniz? Sizin kadar komik, sizin kadar trajik ve hiç olmadığı kadar tuhaf bir oyun! Hanımlar beyler, eziklerin kabilesine hoş geldiniz…
- Oidipus Varyasyonları
…
İzmir’de bu hafta
- Kutsal
Bir kadının en önemli ama en zor kararlarından biri nedir? Bir bebeğe bakabileceğine, onu her koşulda koruyabileceğine nasıl emin olabilir insan? Birini her şeyden çok severken aynı zamanda hayatındaki en zorlandığı dönemi yaşadığını idrak ettiği an nasıl davranır? Nina yeni anne olmuş ve hayatının tam da bu döneminde. Uykusuzluk, sevgi, kaygı, şefkat, endişe, annelikle ilgili beklentiler ve gerçekler arasında sıkışmış halde. Nefes almaya ihtiyacı var. Eşi David ve kayınvalidesi Pearl, Nina’ya yardımcı olmak ister ve bir geceliğine bebeği alıp giderler. Nina ilk defa bebeğinden bir gece uzak kalacak ve arkadaşı Jackie ile keyifli vakit geçirecektir. Ancak gece beklediği gibi geçmez. Bebeğinin güvende olduğunu bilse de endişeleri ve kaygılarıyla yüzleşmeye başlar. Çalan o telefonla hayatının değişeceğinden habersizdir. Çok çarpıcı bir anlatımla sahnelenen oyun, gerçek bir oyunculuk seyri vadediyor. Hep “kutsal” olarak tanımlanan anneliğin nasıl katmanlı, karışık, zor bir dönüşüm olduğunun altını çizen bir oyun. Sadece annelikle ilgili değil, aynı zamanda çocuk olmakla, nesiller arası aktarılan öğretilerle de ilgili bir metin olan Kutsal, seyirciyle derin bağlar kuracak.
- Yalnız Kadın Ve Uyanış
Dario Fo’nun Franca Rame ile birlikte kaleme aldığı “Kadın Oyunları” kitabından küçük bir seçkiyle hazırlanan oyun, “Yalnız Kadın” ve “Uyanış” monologlarının içiçe geçirilmiş bir derlemesidir. Farklı sebeplerle evin içinde hapsolmuş iki kadının yaşamlarındaki benzerliklerden yola çıkılarak yorumlanan bu klasik eser, güncelliğini hala korumaktadır.
- Ben Berlin
Yoksul bir çocukluktan, Almanya’da striptiz kulüplerinde dans etmeye uzanan bir kendini bulma hikayesi. Çocuk Yusuf’tan genç Berlin’e ve sonrasında da isimsiz bir “ben” olmaya uzanan yolculuk. Kendine aidiyete giden yolda Yusuf’un insana, aileye, doğruya,yanlışa, sınırlara, aşka, dansa,sevgiye, yozlaşmaya, yalnızlığa, çıplaklığa dair keşfine ve en çok da kendi içine doğru soyunmasına gülümseme ve gözyaşları ile eşliğinize bekleriz. -Üstündekini çıkarmak, soyunmak bence çok zor değil, yani eninde sonunda görünecek herkes de olan, aynı… et, kemik, kas. Bence zor olan ne biliyonuz mu? İçe soyunmak… O zor işte, çünkü herkesin içi ayrı. Kimsenin içi, kimseye benzemez, kesin.
- Seher ile Ali
“İnsanın haini çok kötü Ali. Fıtratında ihanet oldu mu kişinin, ne kızım der, ne sevdiim. Di mi?” Ankara’daki bir pavyonda birbirlerine sevdalanan Seher ve Ali, pavyonun sahibi İhsan babadan kaçarlar. Kaldıkları otel odasında İhsan babanın gelmesine yakın ağır bir ihanetle yüzleşirler. Sevdaları ihanetin ağırlığını kaldırabilecek mi?